14 Mart 2015 Cumartesi

Ya o güzide kuruma şey olursa?!..

Radikal, 12.03.2015


Hayır yani, “bu güzide kurumumuza yapılmaz” demişler, ondan fena oldum ben. Hakikaten yapılmaz. Hem kurum bu; kurum ne demek, devlet demek; kuruma yapılmaz; hem de güzide kurum ki, güzide kuruma hiç yapılmaz.

Hakan Fidan MİT'i bırakırken cumhurbaşkanı kendisini uyardı. Dedi ki, “yapma” dedi; “yapma” demiş yani; “yapma dedim” dedi. Ve fakat lafını dinletemedi. Mazallah!

Herkes de dedi ki, “Efendim, Hakan Bey'in tercihine saygı duymak lazım,” dedi. Saygı da duyuldu Allah için. Cumhurbaşkanı bile hepimize her fırsatta reva gördüğünün binde birini savurmadı Hakan Bey'in kafasına. Uçaktakilere dert yandı. Eş dost hizmetkâr arasında, “Yapma dedim, yaptı” diye sızlandı, o kadar.

Ve fakat Hakan Bey tam öyle yapmışken bu sefer de tutup böyle yaptı. Başbakan “yapmaz” dedi, ama o yaptı. Yine hepimizden saygı beklenir.

MİT güzide kurumdur. Hrant Dink cinayeti davasına bakan mahkemeye, “elimizde bu cinayetle ilgili herhangi bir bilgi yoktur” diye yazı göndermişti. Güzide bir kurumun cinayet gibi işlerle ne ilişkisi olabilirdi? Hiç bilgi yokmuş ellerinde, Hrant'ın öldürülmesi hakkında. “Elde bilgi yok” mesajını, “zorlamayın, bu devletin işi” diye tercüme etmeye kalkanlar oldu mazallah...

Tutup, Abdi İpekçi'den Uğur Mumcu'ya, bombayla, tabancayla tüfekle öldürülen onca yazar-çizer ile, 1960'lar-70'lerde ülkenin çeşitli yerlerinde komando kampları kurulup anti-komünist paramiliter kuvvetler yetiştirilmesi ile, 1970'lerin Alevi katliamları ile, 1 Mayıs 1977 ile, 1990'ların faili meçhulleri ile, Batman ile, Hizbullah ile, JİTEM ile, Susurluk ile, öldürülüp yol kenarlarına atılan Kürt işadamları ile ilgili bilgi isteyebilir misiniz MİT'ten? Ne bilsin adamlar!

Henüz meşhur Veli Paşa değil de (Hatay/Samandağ'da) herhangi bir istihbaratçı jandarma subayı olduğu yıllarda Veli Küçük'ün K. Maraş katliamından hemen sonra günlük not defterine karaladığı şu satırlar, durup durup hatırıma gelir nedense:

“Kıyı Oteline Maraş’taki olaylardan önce zengin ve fabrikatörler gelmişler. Maraş’taki MİT büyük olaylar çıkacak buradan ayrılın demiş... Kıyı Otelin müsteciri Yusuf konuşmuş” (İlk Ergenekon Davası İddianamesi’nin 55. ek klasöründen).

Görüyor musunuz MİT'in güzideliğini! “Olay çıkacak, gidin” demişler; “gelin de olaya katılın” dememişler kimseye!

Fakat bizim bu uydurma Ergenekon hikâyeleriyle uğraşacak vaktimiz yok. Veli Paşa da Disney'in çizgi kahramanı zaten. Güncele dönelim, burası gazete.

Herkes anlamıyor bizim gibi...

Hakan Bey MİT'ten ayrılınca cumhurbaşkanı üzüldü, başbakan sevindi. Cumhurbaşkanı üzülürken başkası nasıl sevinir, bu anlaşılamadı. Neyse ki Hakan Bey oyunu reset etti, karışıklık giderildi.
Fakat herkese izah etmek lazım. Mısırlılar falan anlamamıştır meselâ. Sisi darbe yapacak, bir el atalım gayesiyle Erdoğan Mursi'ye Hakan Bey'i göndermişti, bişey lazım mı diye, vay efendim! Mısırlılar yanlış anladı, hem darbeyi yaptılar hem de tutup TC büyükelçisini kovdular. Başka ülkeye gizli servis şefi göndermekte ne kötülük olabilirdi ki? Güzide bir kurumun başındaki insan yani neticede...

Herkes bilmez ki bizim kurumların güzideliğini. Yargıtay da güzidedir; o da Hrant'ı yazdığı şeyin tam tersinden mahkum edip “Türk düşmanı” ilan etmiş, öldürülmesine ortam hazırlamıştı. Ama en güzidesi MİT'tir.

MİT, Rıza Sarraf'la Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki davanın görüldüğü mahkemeye, “Rıza Sarraf'ın suç işlediğine dair rapor hazırlamadık” yazısı göndermiş. Kılıçdaroğlu'nun avukatı, güzide kurumun hileye başvurduğunu, kelime oyunu yaptığını ileri sürüyor. “Suç” demedik, “rapor” dedik, diyor. Haklı sanki. Fakat güzide kurum neden kelime oyunu yapsın? Yapmaz. Meselâ Hrant Dink cinayetiyle ilgili bilgi ellerinde yokmuş, “yok” dediler işte; “kalmadı, haftaya gelecek” gibi kıtırlar atmadılar.

Deniyor ki: Hakan Bey kısa süre ayrılıp siyasete bulaştığı için, geri döndüğünde çamuru güzide kuruma da bulaştıracak, MİT siyasî bişey haline gelecek. Oysa “millî” olmalıymış.

MİT on sene öncesine kadar sadece güzide değil aynı zamanda direkman millîydi. Kimse ordudan daha millî olacak değil ya; MİT de onunla beraber, onun gibi direkman millîydi işte. Bir tarafta ordu, bir tarafta siyasetçi olunca, MİT haliyle direkman kurum olanı, millî olanı tercih ediyordu. Gerçi zaten direkman ona bağlıydı.

Cumhurbaşkanı, başbakanlığının ilk günlerinden itibaren MİT'i çok sevdi. Irak'ın sizlere ömür yönetimiyle Suriye'nin ölüm döşeğinde âlem yapan rejimi belli ki ona ilham kaynağı olmuştu: “Muhaberat” sağlamsa senin de arkan sağlamdı, bu ilhamdan çıkarılması gereken hisseye göre. Nitekim, iki elemanı Hrant'ı bizzat İstanbul Valiliği makamında tehdit eden güzide kurumun elinde arkadaşımızın öldürülmesi sürecine ve sonrasına dair herhangi bir bilgi bulunmayışı da bu sevgi döneminin başlarına rastgelir. MİT'in mahkemeye “elimizde Hrant Dink cinayetiyle ilgili herhangi bir bilgi yoktur” diye yazı yolladığından sözetmiş miydim?

Hakan Bey'in güzide kurumdan ayrılıp siyasete adım atıp geri sıçramasına kadar, MİT'in en ufak bir siyasî şeysini görmedik Allah için. Hep kurumdu, hep güzideydi. Hayır! MİT Paris'te üç Kürt kadının öldürülmesine falan karışmadı! Hayır!.. Abdullah Çatlı ve başka katilleri örgütleyip yurtdışında... Bir dakika... nereden geldik buraya, Susurluk neresi TIR'lar Türkmenlere gidiyordu, sahte adlar kullanarak gazetecileri “terörist” gösterip izleme işleri falan hep millî şeyler, ASELSAN mühendisleri niye ardarda ölüyor, bu millî şey mi?

Yalnız ufak da olsa şüphe duyduğum bir hususu size çıtlatmadan geçemeyeceğim: Hakan Bey ile AKP'nin aralarında zannederim birşeyler var. Zannederim kendisi o partiye sıcak bakıyor. Aday adayı olmaya kalkınca düştü bu şüphe içime. Önceden bilmiyordum. Hakan Bey ya Cephe sempatizanı ya da Yeşiller partisindendir sanıyordum. Meğer AKP'ye güzide hisler besliyormuş; bu vesileyle anladık.
Koskoca güzide kurum, Hakan Bey bu hislerine kapılıp üç-beş gün dışarı kadar çıktı diye mundar olur mu canım!?

Allah müstehakınızı versin; devlete bişey oldu zannettim mazallah!..