19 Kasım 2015 Perşembe

"Öylesiniz" demişler ki "değiliz" diyorsunuz!

AKP Genel Başkan Yardımcısı, parti sözcüsü Ömer Çelik biz gazetecilere büyük yardım etti. Çelik'in partisinin Merkez Yürütme Kurulu toplantısından sonra söyledikleri, G20 Zirvesi dolayımında Avrupa devletleri ile Ankara arasında neler döndüğünü, Avrupalı siyasetçilerin Türkiye'ye güncel yaklaşımını anlamamızı sağlıyor. Demecinde "Türkiye toplama kampı değildir, yalnız jeopolitiğe indirgenecek devlet değildir" gibi ifadeler kullanan Çelik'in Avrupa ile ilişkilere dair sözlerini, sadece toparlayarak, yer yer kısaltarak aktaracağım. Araya girmem veya üstüne bir şey demem gerekmeyecek. Buyurun:

“Türkiye'yle ilişkilerin canlandırılması konusunda geç kalındığını düşünüyoruz. Eğer mesele Suriye meselesiyse, sadece Türkiye'yle ilişkilerin Suriye meselesine indirgenerek canlandırılması ya da canlandırılmaması şeklinde bir takvim, çok vizyonel bir yaklaşım olmaz. Ama diyelim ki Suriye meselesi küresel bir güvenlik sorunu oldu ve bundan sonra bu meseleyi canlandırmakla ilgili bir yaklaşım içerisinde oluyorlarsa açık ve net bir şekilde şunu söyleyeyim, o açıklamada beni en çok rahatsız eden kavram, 'dost çemberi' kavramı oldu.

Türkiye'nin Avrupa'nın bir parçası olarak, Avrupa'nın bir eşit unsuru olarak değerlendirilmek yerine Türkiye'nin, Avrupa'nın barışını sağlayacak bir protez gibi değerlendirilmesine kesinlikle iyi gözle bakmayız. Bu 'dost çemberi' kavramı, 2. Dünya Savaşı'nda birilerinin kullandığı çok tehlikeli bir kavram olan 'Lebensraum', Hayat Sahası gibi bir kavramı çağrıştırabilir. Türkiye, kimsenin barış ve güvenliğinin ya da refahının tampon bölgesi değildir. Dolayısıyla eğer bir barıştan bahsediyorsak, bir Avrupa güvenliğinden bahsediyorsak Türkiye, Avrupa güvenliğinin bir protezi değildir. Türkiye, Avrupa güvenliğinin diğer devletlerle birlikte eşit ve ortak bir parçası olarak değerlendirilmelidir.


Kuşkusuz mülteciler meselesi küresel meseledir, bir bölgesel meseledir. AB'nin bunu Türkiye ile birlikte ortak mekanizmalar çerçevesinde çözmesi gerekir ama eğer şöyle bir şeyden bahsediliyorsa, 'bu mültecileri ülkenizde barındırmanız karşılığında biz sizinle birlikte bazı fasılları canlandıralım, size para yardımı yapalım ya da vize kolaylığı gerçekleştirelim' gibi AB ile olan ilişkilerimiz bağlamında ele alınacak konular, Türkiye'nin mültecileri barındırmasıyla bağlantılı olarak gündeme getirilirse bu yine yanlış bir yaklaşım olur.

Türkiye bir toplama kampı değildir, egemen ve hür bir devlettir. Bütün dünyanın o mazlumlara sırtını çevirdiği zamanda Türkiye bu mazlumlara kucak açmıştır ve elinden gelen güçle, imkanla da şimdiye kadar dünyadan doğru düzgün bir yardım almadan, dünyanın doğru düzgün bir dayanışmasını görmeden bu ev sahipliğini sürdürmektedir. Türkiye'nin o zamanki politikasını yanlış bulanlar bugün bu mülteciler, tarihteki Kavimler Göçü gibi Akdeniz'e açılmaya başlayınca ve büyük ölümler meydana gelince bunu gündemlerine aldılar. Nitekim Türkiye güvenlik problemleriyle ilgili konuştuğunda da Türkiye'nin bu güvenlik problemleriyle ilgili hassasiyetlerini dikkate almadılar. Ama şimdi Türkiye'nin topraklarını aşıp da Avrupa başkentlerini vurmaya başlayınca bu Suriye ile ilgili güvenlik meselelerini gündeme alıyorlar.

Türkiye sadece jeopolitiğe indirgenecek bir devlet değildir. Türkiye, Avrupa ile tam üyelik müzakereleri yürüten bir devlettir, çifte standartsız bir biçimde diğer AB'ye üye olmuş ülkeler müzakereleri hangi standartlarla yürütmüşse bu çerçevede yürütülmelidir. Türkiye'nin, AB ile ilişkilerini herhangi bir şekilde Kıbrıs'la, mülteci meselesiyle ya da diğer meselelerle bağlantılı hale getirmek ya da 'Türkiye'nin buradaki bu misafirperverliğinin neticesi olarak vize kolaylığına gidelim ya da fasıllarını canlandıralım' gibi yaklaşımlar çok indirgemeci yaklaşımlar olur. Özellikle o 'dost çemberi' kavramını hiç kimse kullanmamalıdır, Türkiye ya da başka ülkeler -özellikle Türkiye için söylüyorum- Avrupa'nın güvenliğinin bir tampon bölgesi değildir, Türkiye ve AB'den bahsediyorsak Türkiye, AB'nin, üye devletleriyle birlikte eşit bir özne olarak ele alınmalıdır.”