5 Mayıs 2016 Perşembe

"Hoca"nın vedası: "Kutlu hareket", "tek umut", şu bu

Ahmet Davutoğlu'nun başbakanlık ve AKP genel başkanlığından uzaklaştırılması vesilesiyle okkalı bir "Hoca" yazısı yazdım, P24'e ilettim (şurada: "Derin değildi, kırıksız atlatır"). "Hoca"nın hocalığı neydi, ne diyordu, işi bittiğine göre rafa kaldırmak lazım, yeri neresidir, nereye kaldıracağız... bu konularda gerekeni aklımın erdiğince anlattım. Burada Davutoğlu Ahmet Bey'in veda konuşmasından seçtiğim iki başlığa dikkatinizi çekmek istiyorum.

Davutoğlu, mensubu bulunduğu partiyi, bir "kutlu hareket" diye niteledi ve bu hareketin “dünya mazlumlarının tek umudu” olduğunu ileri sürdü. Kendisi, Türk sağcılığına kendini kutsal sayma pervasızlığını bahşedenlerin piri, kendine hayranlığın, ben-merkezciliğin, giderek kendinden başkasını saymamanın, görmemenin vaizidir. Son konuşmasında bize bunu bir defa daha açıkça gösterdi.

"Stratejik Derinlik"in yolaçtığı gündelik felaketlerin toz dumanı içerisinde, Davutoğlu'nun bu memleketin fikrî ve manevî hayatına verdiği hasar görülmüyor, bununla ilgilenilmiyor. Oysa bu narsist felsefe ile Selefî-Cihad'çı şiddet örgütlerini ortaya çıkaran duygu-düşünce ortamının çok yakın ilişkisi var. Burada aynı zamanda yayılmacı, müdahaleci politikalara kitle desteği temin edecek faşizan bir İslâm-Türk sentezinin duygusal çekirdeği bulunuyor.

Öte yandan, yolsuzluğa batmış elemanlarını cezalandırmaya bile gerek görmeyen parti "kutlu hareket"miş! Verilecek çok cevap var da, "İnşaat ya Resulallah" yeterli.

İkinci mevzum, Ahmet Bey'in makamından uzaklaştırıldıktan sonra “gözeteceği hukuk alanları”. Gözeteceklerini şu sırayla önümüze koydu Davutoğlu: 1. "Sayın Cumhurbaşkanı" ile olan kişisel hukuku. Yani: Lider (Reis). 2. Parti. Yani: Teşkilat. 3. Seçmenler. Nihayet halka sıra geldi. 4. Ülke. Yeri Lider, Teşkilat ve AKP'li seçmenden sonra. 5. “Türkiye’nin kaderini kendi kaderiyle ortak görmekte” olan “gönül coğrafyamızın hukuku”. Yani Türkiye'yi ve AKP'yi ve liderini "dünya mazlumlarının tek umudu" olarak gördüğünü iddia ettiği Sünnî Müslüman âlemi.

Üstüne söz söylemiyorum; sıralamaya bir daha göz atabilirsiniz.

Davutoğlu'nun zihniyetine ve niyetlerine dair hayli ufuk açıcı olduğuna inandığım bir geçmiş yazıma tam da şu sırada göz atmanızı tavsiye ederim: "Faşizm macerasına doğru - 'Kurtarıcı' teorisi". Kendisinin baş eseri Stratejik Derinlik'i çözümlediğim kitabımı da hatırlatmak isterim: Pan-İslâmcının Macera Kılavuzu. Davutoğlu ne diyor, bir şey diyor mu?