12 Nisan 2014 Cumartesi

Hepsi bizim olabilirdi, "biz" böyle bir şey olabilirdi

[ UYARI: Yandaki videoyu göremiyorsanız Youtube'a girmenin yolunu bulmalı ya da buraya tıklayıp Vimeo'dan izlemelisiniz. ] Almanya'da, Morgenland Osnabrück Festivali'nde (2012) Doğulu ve Batılı müzisyenler birarada. Aynur'la birlikte İbrahim Keivo vokalde. Kinan Azmeh (klarinet), Cemil Qoçgiri (saz), Rony Barrak (darbuka), Hüseyin Zahawi (erbane), Naci Özgüç'ün yönettiği Morgenland Oda Orkestrası önünde çalıyorlar. Aynur'un meşhur ettiği "Keçê Kurdan"ı orkestra için düzenlemişler, ayrıca öndeki "Doğulular" bol bol emprovize yapıyor, sololar atıyor. Bir "Keçê Kurdan" düzenlemesi olarak ahım şahım sayılmaz, ama performans olarak güzel. Özellikle darbukacı Barrak ile erbaneci Zahawi'nin atraksiyonları çok keyifli. (Erbane gibisi var mı ya!) Ve müziği, başka hiçbir şey bizi rahatsız etmeden "izliyoruz", video tamamen müzik performansını eksene oturtarak çekilmiş, kurgulanmış - o da Alman yönetmen Günter Wallbrecht'in başarısı.

Peki ben bunu buraya niye aldım? Birkaç sebebi var. Lütfen performans sonunu, sahnedeki kucaklaşmaları falan bir izleyin hele... Sonra da ben vaziyeti izah edeyim. İlkin, önyargı kırıcı bir tecrübe. Böyle bileşimli, yanyanalı, içiçeli, kimi eklektik kimi bütünleşmiş müzikler çok yapıldı; mesele sırf duyduğumuzdan ibaret değil. İzlemesi ilginç esas. Oda orkestrası elemanlarıyla öndekilerin tavırları, oturuşları, müziğe katılışları... bunlara ayrı ayrı bakmak, farkları görmek insanı heyecanlandırıyor. Farklılık ne kadar güzel bir şey ve farklılar biraraya gelince nasıl bir çekim, nasıl bir heyecan oluşabiliyor. Eğer Cumhuriyet, "bu topraklar"ın derininde varolan her şeyle doğru dürüst birleşebilse, bambaşka bir bütünlük oluşturabilseydi bizim hayatımız ne kadar zengin olacaktı... Cumhuriyet'in müziğimize, kültürümüze ne yaptığını anlamak için, sahnede önde yeralan müzisyenleri ve çaldıklarını-söylediklerini kesip çıkartın; sadece oda orkestrası kalsın. O da "Kürt Kızı"nı söyleyemesin tabiî!

Bugün partileri Türkiye'yi yöneten, kanaat önderleri de bir kültürel hegemonyanın ve tekelin altyapısını kurmaya çalışan İslâmcıların bu alanda ne yapabileceğini tahayyül etmek için de, müziği filan bırakın, Aynur'un çıplak omuzlarını örtün alelacele. (Arkada bir klarinetçi kadın var, onun da vaziyeti uygunsuz.) Geçenlerde bir TV programında, balenin, operanın vs. gereksizliğinden bahsediyorlardı; herhalde her tür Batı müziği buna dahildir, tam anlayamadım, ciddiydiler sanırım. Cumhuriyet'in tektipleştirici baskıları ve buradaki hayatın kaynaklarının zenginliğine akıl erdiremeyişi yüzünden nelerden yoksun kaldık, bir de İslâmcıların kültüre saldırısını kaldıramayız artık.

Düşünün ki, Hıristiyan azınlıkları öldürmesek, sürmesek, Kürtleri ve başka azınlıkları yok saymasak, şimdi bir festivalde çok özel bir performans olarak hazırlanıp sunulan bu tür şeyler bizim için gayet olağanlaşmış, sıradanlaşmış olacaktı. Ve kimbilir neler üretecektik; dünyada başka bir ülkede gerçekleşmesi mümkün olmayan bir müzikal bileşimimiz, hattâ belki kültürümüz olacaktı. Bugünün -TC'li veya inşallah-maşallahlı, fark etmez- her türlü faşistleri, elimizde kalana dikmişler gözlerini. Ama elimizde kalan bile öyle renkli, öyle zengin ki, yıkıp dökmeye kalkarken altında kalacak ve boğulacaklar albayım - inşallah!